Güney Afrika – 1

Beni en çok etkileyen ülkelerden biriyle başlamak istiyorum. Ancak o kadar çok anlatacak şey var ki, bir seferde bitirmek mümkün değil... Güney Afrika’ya 13 ay içinde 3 kere gitme fırsatım oldu. Ve her seferinde de mutlaka iş dışında bir şeyler yaptım; bir turistin görebileceği hemen her şeyi gördüm. Ve gerçekten de görülmeye değer çok şey var... O yüzden birkaç bölüm yapacağım. Detaylara girmeden önce şaşırtıcı birkaç genel bilgi vereyim;

Şaşırtan Gerçekler;

- Ben Afrika'ya gidene kadar başkent Johannesburg sanıyordum, oysa Güney Afrika Cumhuriyeti’nin tam 3 tane başkenti varmış: Pretoria, Cape Town ve Bloemfountain. Yasama, yürütme ve yargıyı bu üç şehir arasında bölüştürmüşler.

- G. Afrika’da bolluk sadece başkent konusunda değil; 11 tane de resmi dili var. İngilizce ticarette kulanılan dil, Afrikaans (bir nevi Hollandaca) da yaygın olarak konuşuluyor. Siyahların çoğunluğu evlerinde Zulu yada Xhosa konuşuyor. Xhosa “klik” sesi çıkarılarak konuşuluyor; yani dillerini üst damaklarında şaklatıyorlar bazı sesler için; Yazılışı da "!" şeklinde... çok eğlenceli ;-)

- Johannesburg’a ulaşmak için 9, Cape Town için 12 saatlik bir uçak yolculuğu gerekiyor, ama vardığınızda saat farkı ve dolayısıyla “jet-lag” yok :-) Çünkü Türkiye ve G. Afrika aynı boylam, yani aynı saat dilimi üzerinde...

- G. Afrika'da sadece siyah ve beyazlar yok, Hintli ve Asyalılar (Malezyalı vs.) ve bir de “colored- renkli” denilen melezlerden oluşan bir topluluk da var. Bu kişiler siyahlarla karışmış Avrupalı, Hintli yada Asyalı kişiler, ama tam “siyah” da sayılmıyorlar. Yani her melez colored değil, Afrikalı kanı gerekiyor... Apartheid (ayrımcılık, ırkçılık) döneminde renkliler siyahların üstünde beyazların altında bir sınıfta yer alıyorlarmış; yani siyahtan iyi, beyazdan kötü...

- Johannesburg güvenlik açısından o kadar tehlikeli ki, insanlar evlerini bahçe duvarlarının üstüne elektrikli tel çit koyarak koruyorlar. Yabancılar da yiyecek içeceklerini açık bir şekilde ortada bırakmamaları konusunda uyarılıyor. Yani diyelim ki restorandasınız, tuvalete gittiniz, döndüğünüzde masada yarım kalmış içeceğinize devam etmemelisiniz çünkü içine birşey atılmış olabilir!


- G. Afrika da nüfusunun 1/3 ünün HIV virüsü taşıdığı söyleniyor, ama hükümet biraz daha tutucu rakamlar açıklıyormuş.

Jo’burg, Sun City ve Safari ile devam edecek... O zamana kadar buyrun size kısa ama eğlenceli bir video ;-)


4 yorum yap >:

Unknown dedi ki...

Neclacım,bu blog'u yapman cok yerinde ve dogru bir karar. Gorduklerini, tecrubelerini ve ogrendigin yenilik ve bilgileri,sana ozel olan samimi tarzını da ekleyerek paylasman,biz okurlar ve takip edenler acısından,gormeyip, duymadıklarımız ve bilmediklerimize keyifle ulasmamızı saglıyor. Ellerine,gozlerine, aklına saglık dostum. Heyecanla ve keyifle takipteyiz.

Neshela dedi ki...

Çok teşekkürler canım arkadaşım.. Bu gazla baya bi yazarım ben artık ;-)

aylak adam dedi ki...

ben de okudum da şimdi, çok akıcı ve duru olmuş, çok da keyifli olacağa benzer bu yazılar. bir de oralarda hiç komik birşey gelmedi mi ya başına :))

Neshela dedi ki...

Eeee, daha yeni yeni ısınıyorum ;-)
ama mesaj alınmıştır ;-)